EY, KUL!
Allah’ın verdiği nimetlere ne kadar şükrediyorsun?
Ey, Allah’ın kulu! Bugüne değin yaptıklarını, hiç düşündün mü? İşlediğin günahlarından dolayı kendini hiç hesaba çektin mi? Başını, yastığa koyduğunda ölümü hatırladın mı?
Ey, kul! Dünyaya geliş sebebini hiç aklına getirdin mi?
Bırak, ötekini berikini. Sen, kendi yaptıklarınla hesaba çekileceksin. Tüm bunları bilip, kendine çeki düzen verdin mi?
Ey, kul! Kul hakkının ne demek olduğunu bilir misin? Kula, kulluk edilmeyeceğini de, bilir misin?
Ey, kul! Kainatın yaratıcısına, canlıların fani olduğunu en son ne zaman düşündün?
Kıtlığın, bolluğun ne olduğunu bilir misin?
Ey, kul! Sen dünyada yokken, yaşantıların nasıl olduğunu bilir misin? Senden sonra gelecek olanların nasıl yaşayacaklarını da, bilmeyeceksin.
Ey, kul! Hesap günü gelmeden kendini hesaba çek. Kimsenin hakkını yeme. Hayatından şikayet etme, haline şükret.
Kim bilir belki senden daha zor şartlarda yaşayanlar var. Sen, sadece kendini düşünerek şikayetçi oluyorsun.
Ey, kul! Nefsine zulmetme. Etme bu kadar, cefa kendine. Çevrene bak ve haline şükret.
Ey, kul! Hiç bir şey yapamıyorsan, hastaneye git. Acı içinde olanları gör. Mezarlığa git, ölümü hatırla.
Mevlana’nın “Etme” şiiriyle soluklanıp düşünelim.
ETME
Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme.
Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme.
Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı?
Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun, etme.
Çalma bizi, bizden bizi, gitme o ellere doğru.
Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme.
Ey ay, felek harab olmuş, altüst olmuş senin için...
Bizi öyle harab, öyle altüst ediyorsun, etme.
Ey, makamı var ve yokun üzerinde olan kişi,
Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun, etme.
Sen yüz çevirecek olsan, ay kapkara olur gamdan.
Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun, etme.
Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan.
Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun, etme.
Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer;
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun, etme.
Ey, cennetin cehennemin elinde oldugu kişi,
Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun, etme.
Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize,
O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun, etme.
Bizi sevindiriyorsun, huzurumuz kaçar öyle.
Huzurumu bozuyorsun, sen mahvediyorsun, etme.
Harama bulaşan gözüm, güzelliğinin hırsızı.
Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun, etme.
İsyan et ey arkadaşım, söz söyleyecek an değil.
Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun, etme.