Fatma Karahasanoğlu

Tarih: 24.07.2025 19:07

BİR YAZ AKŞAMI

Facebook Twitter Linked-in

                                       BİR YAZ AKŞAMI 

 

                         Yaşlı adam, cep telefonunu bozuk diye telefon tamircisine götürür. 

Telefon tamircisi yaşlı adamı, buyur ettikten sonra sandalye verip oturmasını ister. 

Yaşlı adam, elindeki telefonu tamirciye uzatarak; “telefonum çalışmıyor. Bir bakar mısın?” der.

Telefon tamircisi, yaşlı adamın uzattığı telefonu alır. Eski model olan telefonu inceler. 

Bir müddet sonra telefonu yaşlı adam uzatarak; “telefonunuz bozuk değil.” Der.

Yaşlı adam meraklanarak; “nasıl olur, evladım! Aylardır çocuklarım beni aramıyor.” Der. 

Anne babayı aramak bu kadar zor mu? Onların hal hatırını sormak, imkansız mı? Şunu kimse unutmasın ki, ne doğrarsan çanağına o gelir kaşığına. 

Bugün, anne babasına nasıl davranılıyorsa, yarın da aynı akıbeti yaşayacaktır. Anne babasını yük olarak gören evlatlar, yarın kendisinin yük olacağını hiç düşünmez. 

Huzurevleri çoğaldı, evlerde huzur kalmadı. Yaşlılara hürmet azaldıkça, hürmetsizliğin ipi çözüldü. 

                          Vaktiyle, oğul yaşlanan babasını yüklenip, yüksek kayadan atmak için yola çıkar. Yaşlı adamın, sekiz yaşındaki torunu da, peşlerine takılır. 

Bir müddet konuşmadan yürürler. Yaşlı adam, oğluna bir şey demek istese de, kelimeler boğazında düğümlenip kalır. 

Oğul, kan ter içinde tepeye çıkar. Soluklandıktan sonra babasının yüzüne bakar. Sekiz yaşındaki çocuk, olan biteni meraklı bakışlarla izler. 

Oğul, yaşlı babasını uçuruma atmaya hazırlanırken, oğlu sorar; “baba, büyükbabamı neden uçuruma atıyorsun? Sen yaşlanınca ben de, seni bu uçuruma mı, atacağım?” der.

Oğlunun sözlerine şaşıran adam, bir oğluna bir de babasına bakar. Gözleri nemlenir, yaşlı babasına sarılır geldikleri yoldan babasını yine sırtına alıp, eve dönerler.

                        Bu gibi kıssadan hisseden herkes ders almalıdır. Kendine ders çıkartma zahmetinde bulunmalıdır.

                        Büyükbabam yazları bizde kalırdı. Annem o kadar merhametliydi ki, büyükbabamın bir dediğini iki etmezdi. Bir defa babası  karşı “of” dediğini duymadım. Büyükbabam, yemek saatlerini hiçbir  zaman kaçırmazdı. Annemin merhametli, duyarlı, özverili dahası babasına karşı hürmet etmesini anlatmaya  kelimeler yetmez.

Yine bir yaz akşamıydı. Akşam yemeği için bahçede ki, masa hazırlandı. Annem namazdan sonra masaya oturulacağını söyledi. Büyükbabam, akşam yemeklerinin namazdan sonra yenildiğini bildiğinden bahçeye çıkmadı. 

Çorba kaseleri, salata tabakları, masada yerini çoktan almıştı. Namaz bittikten sonra büyükbabam tahta merdivenlerden usulca, alt kata indi. Oradan  da, bahçeye çıktı. 

Her zaman ki, sandalyesine oturup, etrafına bakındı. 

Annem, önce büyükbabamın kasesini alıp, çorbasını verdi. Ardından diğer kaselere çorba servisi yaptı. Bu arada annemin gözü hep büyükbabamdaydı. Çorbasını  bitirip bitirmediğini izliyordu. Çorbalardan sonra yine büyükbabamın tabağına yemek koydu. 

Diyeceğim şu ki, annem büyükbabama karşı evladın yapması gereken tüm vazifeleri eksiksiz yerine getirdi. Bizim evde her şey kurallıydı. Yeme saatleri, yatma saatleri hep belliydi. 

Şimdi bunların hepsi birer anı olarak belleğimde kaldı. 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —