GORİL VE ASLAN
İşsiz kalan bir genç, uzun süre iş bulamaz. Nereye müracaat etse olumlu cevap alamaz. Kendi kendine bir karar verir. Önüne her ne iş olursa yapacağına söz verir.
Hayvanat bahçesinin önünden geçerken, birden durur; “neden olmasın” diyerek içeri girer. Hayvanat bahçesinin gözdesi olan goril bir gece önce ölmüş, yerine başka bir goril gelene kadar yerine geçecek birini arıyorlardı.
Hayvanat bahçesinin görevlisi, gence dönerek; “yeni gorilimiz gelene kadar, goril postunu giyip taklidi yapabilir misin?” sorar.
Genç, şaka yaptığını düşünür. Ancak görevlinin ciddi olduğunu anlayınca; “ücrette anlaşırsak yaparım.” Der.
Genç, bir gün sonra yeni görevine başlar. Giydiği goril postuyla kafese girer. Goril gibi sesler çıkarmaya, goril gibi davranmaya çalışır.
Ara sıra homurdanıyor, göğsünü yumrukluyor, dört ayak üzerinde yürüyor, bir dala sıçrıyor, sallanıyor, seyircilerin attığı meyveleri yiyordu
Birkaç gün sonra işine öyle adapte olmuştu ki, daha yüksek dallara bile tırmanıyor, daldan dala atlayabiliyordu.
Ama son atladığı dalı tutamaz, kafesini yan kafesten ayıran kafesin üzerine düştü, yıpranmış kafes teli yırtıldı ve kendini yan kafesin içinde buldu.
Bu aslanın kafesiydi.
“İmdat!” diye bağırdı ama kendi sesini kendi bile duymadı. Korkudan sesi kısılmıştı.
Tekrar bağırdı. Eh! Hiç olmazsa kendisi duymuştu.
Önce neler olduğunu anlayamayan aslan yavaşça yattığı yerden kalktı, goril postu giyen gence doğru ağır adımlarla yaklaştı.
Seyirciler çığlık çığlığa bağırır. Bir çocuk sanki goril anlayacakmış gibi (!) 'tırman, kafese tırman' diye bağırdı.
Ama korkudan gorilin eli kolu da felç olmuştu.
Goril şaşırıp "imdaaat" diye bağırmaya başladı.
Aslan affetmedi, geldi, önce pençesini gorilin göğsüne dayadı, sonra başını başına yaklaştırıp alçak sesle; “Kapa, şu çeneni! Beni de, işimden edeceksin.”