RAHMİ KONAK
FIRINCI
Gözlerimi kapattım ve şimdi seni düşünmeye başladım babam...
Yaşadığın ömrün boyunca azda olsa bizlere anlattığın yoksulluk, kimsesizlik, çaresizlik ve babasızlık günlerin…
Senin ve kardeşlerinin babasız ve yoksulluk içerisinde, bir parça ekmeğe muhtaç olarak yaşadığınız günlerinizi yaşlı gözlerimle şimdi düşlüyorum Babam…
Mücadeleci özelliğin, düzgün inancın ve hiçbir kulun hakkını yemediğine inandığım, zorluklar içerisinde geçirdiğin yaşam sürecin…
Bizlere hayat veren, bütün gücüyle biz çocukları için çalışan, maddi ve manevi kazandığı bütün varlığını çevresinde ki insanlarla paylaşabilen babam… Bu dünyayı ve bizleri bırakıp bir bahar gününde, çiçeklerin açmaya başladığı bir günde bu dünyadan ebedi giden Babam…
Var oluşumuzun ve senin yaşam biçiminden örnek aldığım, yaşadığım hayatta dik duruşumun sebebi Babam…
Bazen sert mizacın biz çocuklarını korkutsa da bizleri hiçbir zaman kimseye muhtaç etmeyen babam…Biz çocuklarını ne kadar çok sevdiğini hiçbir zaman yüzümüze söyleyemeyen babam…
Şimdi seni kelimelerle yazmak, seni okuyucularıma olduğun gibi anlatmak ne zor geliyor bana babam…
“Senin çilelerle dolu yaşamını anlatmak çok zor babam”…
1877/1878'deki yaşanan 93 harbi Osmanlıİmparatorluğu'nun yenilgisiylesonuçlanınca Batum savaştazminatıolarak Rusya'yaverilmişti.Sarıkamış, Kars, Ardahan ve Artvin de Berlin Antlaşması ile Rusya'ya bırakılmıştı.
1914 yılında dönemin başkomutan vekili olan Enver Paşa, daha önce yitirilen bu yurt topraklarını geri almak amacıyla 19 Aralık1914 tarihinde "Sarıkamış Harekâtı" planlarını kurmaylarına sundu.
Ancak bu savaşı kazanmak için askere ihtiyaç olduğu bilinmekte, bunun için yurdun diğer bölgelerinden olduğu gibi Maçka’dan da eli silah tutan insanların toplu bir şekilde orduya katılmaları sağlandı.
Kamaha’da(Hacavera’nın Mahallesi) yaşamayı sürdüren dedem Mehmet Konak’da vatan savunması için savaşa gidenler arasında hiçbir şey düşünmeden yer aldı…
“Dedemin en büyük oğlu olan amcam Osman Konak’ın(Bana kendi adını veren) anlattığına göre, 13 yaşında iken babası Mehmet Konak’ı şimdiki “porfiloğlu” bölgesine kadar götürmüş, ayrılırken kendisine nasihati “ Ananın ayağını çıplak bırakma” dediği ve helalleşerek oradan ayrıldıklarını anlatırdı…
Dedemin vatan topraklarını kurtarmak uğruna Sarıkamış’a doğru yola çıktığında geride bıraktığı yedi erkek çocuktan biride babam “fırıncı” Rahmi Konak’ dır.Bu gidiş sonrasındadedem Mehmet Konak Sarıkamış’tan bir daha geri dönmedi. Mezarının nerede olduğunu kimsenin bilmediği bir gerçektir.
Babam Rahmi KONAK 1913 yılında Yeşilyurt(Hacavera-Kamaha) da doğdu. (Nüfus cüzdanında 1916) İlkokulu Maçka merkez de üçüncü sınıfa kadar eski Türkçe olarak okudu.Köyden annesinin verdiği bir parça kuru ekmek, ayağına giyindiği çarıkları ile ilçe merkezine kadar yürüyerek gelirlerdi.
“(1 Kasım1928’de Lâtin alfabesinden alınan harfler Türk dilinin özelliklerini belirtilen işaretlere de yer vererek Türk harfleri adıyla 1353 sayılı kanunla kabul edilmiştir. Yazı dilinde kullanılan Arap harflerinin yerine Türk harflerinin alınmasını ifadeeden Harf Devrimi yapıldı…)” Yapılan harf devriminden sonra da yeni Türkçe harflerini de öğrendi ve okuryazar oldu.
Babam Rahmi Konak ve ailenin diğer fertleri yaşamayı sürdürdükleri Kamaha’daayaklarında giyecek çarıkları olmadığı bir dönemde, bir parça ekmeğe muhtaç durumdaydılar. Bu yoksulluktan çıkmak için çalışmak zorunda olduğunu düşünerek ilkokul üçüncü sınıftan sonra bir daha okula gidemedi.
Amcası Mehmet Ali Konak Maçka ilçe merkezinde fırıncılık mesleği ile uğraş veriyordu. Henüz çocuk denecek yaşta amcasının yanında fırıncılık mesleğine başladı. Daha sonra komşuları Mehmet ve Osman Algan kardeşlerin yanında fırıncılık mesleğine devam etti.
Askerlik çağı gelene kadar fırıncılık mesleğinde çırak ve usta olarak çalıştı. Bu yıllarda kendisinden büyük olan Hasan, Ali ve Hamit ağabeylerini hastalık sonucunda kayıp etti. Geride en büyük ağabeyi olan amcam Osman Konak, daha sonra ki yıllarda Maçka da Milli Eğitim Müdürlüğü yapan amcam öğretmen Hakkı Konak ve kendisinden küçük olan ve yıllarca birlikte saygı ve sevgi içerisinde Maçka da fırıncılık mesleğini icra eden en küçük amcam Muzaffer Konak kalır.
Askerlik görevini bedelli olarak Trabzon Boztepe yaptı. Komutanlarının nezaretinde tabanca ile nişan atma yarışında birincilik alarak komutanı tarafından kendisine köstekli bir saat hediye edilir. Bu hediye edilen saati yıllarca kendisi sakladı. Ölümüne yakın yıllarda yeğenlerinden bir tanesine kendisinden sonra saklanmak üzere hediye etti.Askerlik görevini tamamladıktan sonra tekrar Maçka ya döndü.
Babam Rahmi KONAK’ ın hiç gurbet hayatı olmadı.Fırıncılık mesleğinin tamamını amcam Muzaffer KONAK ile birlikte Maçka merkez de icra ettiler.
Şimdiki T.C.Ziraat Bankası bitişiğinde ki merkez fırınının tamamını, yine Maçka eski esnaflarından Ali Özyakup’tan birlikte satın aldılar. Bir süre amcam Muzaffer Konak ile bu fırını çalıştırdılar. Bir ihmal davranmaları sonucunda bir gece fırın alevlere karşı dayanamaz ve tamamen yanar.
Fırının yanması sonucunda babam Rahmi Konak ve amcam Muzaffer Konak işsiz kalırlar. Yapacak başka birişleri ve sanatları olmadığından tekrar Yeşilyurt köyü(Hacavera- Kamaha) mezrasına dönerler.En büyük amcam Osman Konak kardeşlerine çok kızar. “Bir fırını kollayamadınız ve yaktınız”!!! “Şimdi gidip Kamaha da top oynarsınız! Diyerek kardeşlerine bir hayli sitem eder”.
Babam ve amcam mücadeleyi hiç bırakmazlar. Bir miktar borç para bularak altı ay kadar sonra yanan fırını tekrar yapar ve yeniden üretime açarlar.
Bu yıllarda Türkiye de yaşanan siyasi gelişmelere paralel olarak Maçka’da da sıkıntılı günler ve yokluk günleri yaşanmıştır. Ekmeğin karne ile satıldığını babam anlatır bizde dinlerdik…
Ülkede yaşanan yoksulluk nedeniyle ekmeğin karne ile satılmasının nedenini de bir kişi fazla ekmek almasın. Her vatandaş günde bir ekmek alsın diye anlatırdı. Ancak köylü kesim çok fakir bir durumdadır. Köyden ilçe merkezine gelenlere de karnesi olmadığı halde bazen paralı, bazen parasız ekmek verdiğini anlatırdı.
Babam Rahmi Konak 1935 yılında ilk evliliğini Makbule Konak(ÇOBAN) ile yaptı. Bu evliliğinden önceki yıllarda, gönlünü bir akrabasının kızına kaptırdığını bende 2019’da öğrendim. Akrabası olan, sevdiği fakat alamadığı kadının kızı onun annesi adına söylediği türküyü bana yazdırdı…
Yeni Kınalı gelin
Sarp yoldan geçeçeğum
O kınalı ellerden
Bir su ver içeçeğum…
İlk evliliğinden dört çocuğu olur. Babam o yıllarda Yeşilyurt köyü Kamaha mezrasındaki babadan kalan evinde oturuyordu. Ancak haftanın belli günlerinde köye, sahibi olduğu at sırtındagidiyordu. İki gün köyde çocuklarının yanında kaldıktan sonra tekrar işinin başına, yani fırın da çalışmaya geliyordu.
Amcam Muzaffer Konak’ ın da evli olması, aynı evde kalmalarının neticesinde babam Rahmi Konak Kapıköy köyünde, köylümüz olan Arif Genç den arazi satın alarak içerisinde yaptırmış olduğu eve taşındı. Amcam Muzaffer Konak ile yıllarca hiç kimseye nasip olmayacak güzellikte beraber yapmış oldukları ortak fırın işletmeciliğini devam ettirirler.
1948’de ilk eşi Makbule Konak çok karşı çıksa da sonucu değiştiremez ve babam ikinci evliliğini annem Naime Gazioğlu ile yapar. İlk eşi ve sonraki eşi ileyıllarca aynı evde yaşarlar. Zaman zaman aralarında tartışmalar olsa da sonuç değişmez.
Babam Rahmi Konak iki eşle aynı evde yaşanamayacağını anlayınca şimdiki Güney Mahallesinde tarihi ipekyolu üzerinde bulunan mülkiyeti Fevzi Turan ve Öğretmen İhsan Ersoy’ un olan arazileri satın alarak üzerinde yapmış olduğu eve taşınır. İlk eşi Makbule Konak Kapıköyde kalmış, diğer eşi Naime Gazioğlu Güneymahallesindeki eve taşınır.
İkinci evliliğinden beş çocuğu olan babam Rahmi Konak hayvancılık ve yaylacılık yapmaya çok meraklıdır. Yaz aylarında Şolma yaylası ve Yeşiltepe(Kulindağı) yaylalarında ev yaparak yaylaya çıkar.O yıllarda Maçka ve civar köylerde henüz yayla yollarının yapılmamış olduğundan bir at satın alarak bu yaylalara atla sırtında gider gelirdi.
“Babamın fakirlik yıllarında yaşamlarını sürdürmeleri için onlara süt veren inekleri çok değerliydi. Kendilerine süt veren bu inekleri sayesiyle yaşama tutundular. 1970’li yıllarda Hollanda’dan ülkemize gönderilen jersey cinsi bol süt veren ineklerinden satın alan ilk kişilerdendir”.
1960 yıllarına gelindiğinde amcam Muzaffer Konak ile ortak olarak iki adet kamyon satın alırlar. Ancak kendilerinin şoförlükleri olmadığından iki kamyona da maaşla çalışan şoför tutarlar.Daha sonra ki yıllarda bu işi yürütemezler ve kamyonları satarlar. Sadece fırın işletmeciliği ile uğraş vermeye devam ederler.
1970’de şimdiki merkez fırınını tadilat yapmak için yıkarlar. Geçici bir süre için aynı cadde üzerinde bulunan mülkiyeti Muhittin Topaloğlu’ na ait fırını kiralayarak bu fırında ekmek yapmaya ve Maçka halkına hizmet etmeye devam ederler.
Tadilat bitiminden sonra babam aynı fırında kalır. Amcam Muzaffer Konak ise tadilatı biten fırına döner. Kazançları yine aynı yerde toplanır ve hiç ayrılmazlar.Fırın işletmeciliği zor bir meslek olduğu için çocuklarının hiçbir zaman bu meslekle ilgilenmelerini istememiştir. İlkokuldan başlayarak ona bu meslekte en çok yardımcı olan ben, 1986’ya kadar bu mesleği icrasında her zaman yanında oldum. Zaman zaman fırında çıraklık, ustalık ve işletme sahibi olarak görev yaptım.
Yetim bir çocuk iken başladığı esnaflık hayatına, amcam Muzaffer Konak ile devam ettirdikleri fırın işletmeciliğinden iyi kazançları oldu diyebilirim. Bu kazançlarının sonucunda eski Erzurum Caddesi şimdiki cevizlik caddesi üzerinde arsa alarak dükkân ve daire sahibi oldular.
Babam Rahmi Konak 06 Şubat 1986 yılında fırın işletmeciliğini bıraktı. Bağ kur emeklisi olarak hayatını sürdürdüğü Güney mahallesindeki evinde rahatsızlandı.
23 Mart 1995 günü Trabzon’da hastanede vefat etti.