Turhan Eyüboğlu


Nasıl Bir Canlı Türü?

lk defa bir yazıya "Nerden başlasam?" diye saatlerce düşündüm.


Nasıl Bir Canlı Türü?

 

İlk defa bir yazıya "Nerden başlasam?" diye saatlerce düşündüm. "Yok canım; bu kadar da değildir!" dedim kendi kendime. Sonra "Yaşayan anlatıyor; neyine inanmıyorsun?" deyip kızıyorum kendime! Nasıl bir canlı türü yetiştirdi bu insanoğlu ki bu canlı türünde ne ahlak, ne vicdan, ne merhamet ne de adalet bıraktı! Hayretler içinde kalıyorum anlatılanlar karşısında! Sonra kızıyorum kendi kendime! "Son zamanlarda hayret edilmeyecek ne kaldı ki sen hala daha sanki eski zamanda yaşıyormuşsun gibi hayret ediyorsun bu olaylara!"

 

Bir düşünün; acılı bir anne, acılı iki abla koskocaman bir hastaneye giriyor. Çalışanları bile hastaneyi tam olarak bilmiyor. Doktorlar nerdeyse kendi ünitelerinin dışındaki ünitelere gitmemiş veya henüz gidememişler. Gitseler, sağlıklı olarak tekrar ünitelerine gelebilirler mi, şüpheli! Çalışan personelin hastaneyi bir yıl içinde öğreneceklerine ihtimal vermediğim bir hastane! Tarihi eserleri gezerken nasıl yanınızda bir rehber gerekiyorsa burda da "Bir rehber yanımda olmalı!" diyorsunuz. Girdiğinizde hastane değil de bir AVM gibi geliyor insana o kadar restoran, kafeterya ve süper marketleri gördüğünde! Sanki AVM içine hastane yapılmış gibi geliyor insana!

 

Sağlığın betona döndüğü, hastane için kullanılacak alanın diğer alanların dörtte birine sahip olduğu hastane adı altında başka bir şeyin inşa edildiğini görüyor insanlar! Şifanın dışında bir çekim alanının içinde olduğunu hissediyorsunuz. "Burda sağlık bulurum." düşüncesinden daha çok "Burda işyeri açılır!" hissiyatına kapılıyorsunuz. Binanın içinde bir anda kaybolup gidiyorsunuz. "Dünyanın bütün hastalarını buraya mı topladılar?" diye içinizden geçiriyorsunuz. Dünya butik hastanelere geçerek daha efektif, daha sakin, daha huzurlu hastane türüyle sağlığa yaklaşırken biz onların kırk yıl önce ders alarak bıraktığı hantal, masrafı çok olan türü seçtik. Neden? Çünkü benim adamım bütçeden daha çok para alsın!

 

İşte böyle büyüklükte bir hastaneye giren acılı aile, çocukları nerde yatıyor diye yardım arıyor. Herkes henüz son zamanlardaki insanoğlunun yarattığı canlı türüne geçmemiş olacak ki vicdan, ahlak ve merhamet duygularını taşıyan bir görevli gözü yaşlı anneyi görünce onlara yardım ediyor. Çocuklarının yattığı katı söylüyor ve oraya hangi asansörle çıkacaklarını bizzat onlara eşlik ederek gösteriyor. Bu yakınlığı gören aile her sabah bir şey sorulacaksa bu gençten yardım alıyor. O genci hastanenin rehberi gibi görüyorlar. Sonra anlaşılıyor bu aileye yardım eden gençle ailenin hemşeri olduğu!

 

Hikaye bundan sonra başlıyor. Yardım eden görevliyi 'yukarıya' şikayet edecek bir görevlinin 'görevlendirildiği' anlaşılıyor. "Sen misin bu aileye yardım eden? Sen misin gözü yaşlı annenin yanında olan?" deyip bunu oradan alıp ailenin onu göremeyeceği hastanenin bir dehlizine sürüyorlar! O da yetmiyor, oradan başka bir yere, derken çocuk bakıyor ki olacak gibi değil "Bunlar bana eziyet çektirecekler!" deyip işi bırakıp bu eziyetten kurtuluyor! Gözü yaşlı bir aileye yardım etmek onu işinden, geleceğinden ediyor. Haksızlığa uğramamışların bu duyguyu anlamasını beklemiyorum; ancak vicdanın, merhametin, ahlakın ve adaletin ne duruma geldiğini görün diye yazdım.

 

Merak ettiyseniz yazayım! Bu gözü yaşlı aile, haksız yere içeride tutulan ve hâlâ daha iddianamesi hazırlanmamış  Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık’ın ailesi. Onlara yardım eden  vicdanı, merhameti ve adaleti olan görevli şimdi işsiz!

 

Elbet bir gün herkese adalet lazım olacak! Yaşasın bünyesinde ahlak, vicdan, merhamet ve adalet taşıyanlar!

Yaşasın baskıya ve adaletsizliğe boyun eğmeyenler!