Turhan Eyüboğlu


Bu Şehrin Topraklarından Ne İstiyorsunuz?

"Bu toprakta adam yetişir. Bu toprak kahvaltıda yenir."


Bu Şehrin Topraklarından Ne İstiyorsunuz?

 

 

Tarihimizde çok defa bu ülke, düşmanlarını denize döktüğü gibi bu şehir de onu almaya gelenleri denize dökerek yollamıştır. Şimdi ise her ne hikmetse topraklarımızı denize döken bir siyasi anlayışla yönetiliyoruz. Sanki bu şehre düşman olmuşlar, güzelim toprağımızı denize dökmek için yarış halindeler. O sahile dökülen toprakları gördükçe içim yanıyor. Abimin dedikleri aklıma geliyor:

 

"Bu toprakta adam yetişir. Bu toprak kahvaltıda yenir."

 

Düşünebiliyor musunuz, denize toprak dökmenin yasalarımız gereği yasak olmasına rağmen bu yasayı işletecek, kontrol edecek güç, bizzat bu suçu işliyor! Buna dur diyecek bir siyasi irade olmadığı gibi bunu ihbar sayacak ve kanunun gücünü gösterecek bir kanun uygulayıcı da ortalıkta yok! Siz hiç sahil dolgusuna dökülen toprak için ceza almış birini gördünüz mü?

 

Kardeşim bu şehrin güneyinde bir duvar var da ben mi görmüyorum? Bu şehir yüz sene önce daha büyüktü. Sanatıyla büyüktü, kültürüyle büyüktü, ekonomisiyle büyüktü! Bir türlü aklım almıyor; bu şehri yönetenler, bu şehrin büyüklüğü denildiğinde ne anlıyorlar?

 

Allah aşkına! Hakikaten bu şehri yönetenler lütfen açıklasınlar! Şehrin büyüklüğünden ne anlıyorsunuz? Dışardan sizin anladığınız şöyle görülüyor: "Denize toprak dökerek şehri büyütmeye çalışmanız!"

 

Bunun dışında tek bir işaret görülmüyor ne yazık ki! Böyle bir büyüme düşünüyorsunuz herhalde!

 

Sizin nedir bu Trabzon sahiliyle alıp veremediğiniz? Bir türlü anlayamadım. Bazen "Gözüm görmüyor mu?" diyorum kendi kendime. Bu şehrin güneyinde bir duvar var da ben onu görmüyor muyum? Yani bu şehir arka coğrafyasına onun için mi büyümüyor? O nedenden dolayı "Ne yapalım yer yok; denize büyüyeceğiz!" diyor bu şehri yönetenler! Benim gözüm kör de onun için mi görmüyorum Filistin ile İsrail arasında yapılmış bir duvarın eşinin burda olduğunu? Biri bana anlatsın!

 

O ihanet dolgusunun altına bu tutumunuzla tarihi gömdünüz! Sanatı gömdünüz! Tarımı gömdünüz! Üç milyon yılda oluşan koylarımızı gömdünüz! Çocukluk ve gençlik anılarımızı gömdünüz! Trabzon plajlarını gömdünüz! Bu mudur sizin büyüme anlayışınız?

 

Toprak büyüklüğü derken toprağımızı kaybettik! Torunlarımıza anlatacak hiçbir şey bırakmadınız! "Şurada denize giriyorduk!" diyorum; gösterdiğim yerin üstünden araba geçiyor! "Bak şurada kayalar vardı. Onların üstüne çıkar, arkadaşlarımızın o kayalara çıkmasını engellemeye çalışırdık!" diyorum; gösterdiğim yerin üstünde kocaman bir kamyon geçiyor!

 

"Şurada Türkiye'de ilk Anadolu takımı altı şampiyonluk kazandı, sayısız kupalar aldı; kısacası Türkiye'nin devrim yapmış takımını izliyorduk. Burada haksızlıklara kafa tutmuş takımını ve seyircisini anlatmaya çalışıyorum ki gösterdiğim yer sanki Suriye'de bombalanmış bir semt gibi duruyor! Çocuk şaşkın şaşkın yüzüme bakıyor!

 

Hatıralarımızı çaldınız; torunlarımıza anlatacak hiçbir şey bırakmadınız. Trabzon'a gelen ne çocukluğunu yaşayabiliyor, ne gençliğini yaşayabiliyor! Bir şehre bu kadar hızlı değişim yaparak neyi kanıtladınız? Ne geçti elinize? Bir sahili bozup üç sahil mi yaptınız? Bir futbol sahasının yaşanmışlıklarını yıkıp o anıları gelecek nesile anlatılır halde bir yer mi bıraktınız? Hala orada ne yaptığınız belli değil! Trabzonluların size yalvarmasına karşın Yavuz Selim sahasını da çöpe attınız! Bu kadar mı zihniyet değişir?

 

Eskiden gücün değil, haklının yanında olan Trabzon şimdi güce hayran oldu!Trabzon, hiçbir köşesinde anısı olmayan yöneticilerin iki dudağı arasında "Ben yaptım, oldu!" ile yönetiliyor. Onun için ne çocukluk anılarımız ne de gençlik anılarımız bu şehirde kaldı. Topraklarımızı kaybettiğimiz gibi zihniyetimizi de kaybettik!

 

Şehri denize arkasını döndüren bu ihanet dolgusu on yıllarca sürer! Denizin kokusu olmazsa kenarında yaşadığımızı bile bize unutturur. Bu şehir, bu ihanet dolgusuna itiraz etmediği sürece bu dolgunun ucu Ganita'ya kadar uzanır. Demedi demeyin!