Fatma Karahasanoğlu


YILLAR GEÇİYOR

1920’li, 1930’lu, 1940’lı, 1950’li, 1960’lı, 1970’li, 1980’li yıllarda insanların kendine has yaşayışları vardı.


                              YILLAR GEÇİYOR 

 

                1920’li, 1930’lu, 1940’lı, 1950’li, 1960’lı, 1970’li, 1980’li yıllarda insanların kendine has yaşayışları vardı. 

Ben, 1990’lı yılları anlatmaya çalışacağım. 

Eminim bu dönemi yaşayanlar, çok iyi benim yazdıklarımı hatırlayacak. Hani derler ya, eksiksiz, abartısız olsun. Bende öyle yapacağım inşallah. 

                1990 yılı ile bugün 2024 yılı arasında tam otuz dört yıl var. 

Geçen yıllarda pek çok şey değişti. Bir çok alışkanlıklar yok oldu. Bir çok gelenek görenek tarihin tozlu sayfalarında yerini aldı. 

Yaşam koşulları, ev oturmaları, sohbetler de,  değişimden nasibini aldı. 

                 Her şeyi o kadar çabuk tüketiliyor ki, bir gün öncesi bile eskiyor. Gözler eskide yaşananlarda kalsa da, hızla değişen gelişen hayata ayak uydurma zorunluluğu vardır. 

Hiç kimse “ayak uydurmam” deme lüksüne sahip olmadığı da, gerçektir.  

                 1990’lı yıllarda, ev oturmalarına çat kapı gidilirdi. Bir saat öncesinden çocuk gönderilip, müsait olup olmadığı sorulurdu.

Anneler, odada. Genç kızlar mutfakta ikram hazırlarken, sohbet ederdi. Pasta tarifleri, el işi örnekleri, dünürlerin gelip gitmesi, baş konular arasındaydı. Her nedense pasta tarifleri eksik verilirdi. 

İkramların her biri özenle hazırlanıp, servis yapılırdı. Genç kızlar annelerinin yanında fazla konuşmazdı. Elişini örer, sorulara cevap verirdi. 

1990’lı yılların bir başka özelliği de,  televizyonların yaygınlaşması, özel kanalların açılmasıydı. Her kanal kendi yayın akışını yaparken, o dönemin şartlarını göz ardı etmezdi. 

Sokağa çıkıldığında selamlaşmak adettendi. Yabancı simalar göze çarpmazdı. Herkes herkesi tanır, bilirdi.

Komşuluklar menfaate dayalı değil, içtenlikle devam ettirilirdi. Misafir geldiğinde ağız burun kıvrılıp, kaş göz işareti yapılmazdı. Misafir baş tacı edilip, Tanrı misafiri olduğu için ikramlarda kusur edilmezdi. 

                   Anlamadan, bilmeden, kafa yormadan, patoslama gidilen hiçbir yol, yol değildir. 1990’lı yıllarda büyüklerin sözü dinlendiği için gençler rotalarını ona göre ayarlardı. 

Bayram tatilleri otel odalarında değil, büyüklerin yaşadığı topraklarda geçirilirdi. 

Kısacası 1990 yılından bu yana bir çok şey değişti. Her şeyden önce dostluklar dostluklarını, muhabbet muhabbetini kaybetti. Saygı sevginin yerini maddiyat aldı. 

İstişare yapılamaz oldu en küçük olay kavgayla sonuçlanır hale geldi. Hoş görü, iyi niyet gibi kavramlar, çoktan unutuldu.

                    Teknolojinin sınırsız imkanları hayatı kolaylaştırması, insanlığı bu denli zedelememeliydi.