DUYGU KARAHASANOĞLU


KIRMIZI ÇİZGİ 

Tahammül, hoş görü, merhamet, vicdan ne demek?


                                                   KIRMIZI ÇİZGİ                   

 

                              Tahammül, hoş görü, merhamet, vicdan ne demek? 

Anlamlarını, bilmek kadar hayata uygulamakta ayrıca önem taşır. 

Maşallah! Kimseye bir şey söylenmez oldu. Hemen barut fıçısı gibi patlıyor. Haklı yada haksız olması önemli değil! Önemli olan o anda birbirlerine söz düellosu yapmaktır. 

O dedi, bu dedi, onu söyledi, bunu söyledi.

Yahu kardeşim! Pay edilemeyen nedir? 

Vicdanlar, köreldi. 

Merhamet unutuldu. 

Tahammülün, kullanma tarihi geçti. 

Hoş görünün, varlığı hiç bilinmedi. 

                            Toplum olarak her bireye sorumluluk düşmektedir. Toplumu bireyler meydana getirdiğine göre ona davranışlar sergilemelidir. Toplumun değer yargılarını yaralayacak davranışlardan kaçınılmalıdır. 

Hak, hukuk tanınmalı. Herkes ait olduğu çizgi üzerinde yürümeli. Nasıl kendi kırmızı çizgisi varsa, bir başkasının da kırmızı çizgisi olduğu asla unutulmamalıdır.

İğneyi önce kendine batır acımıyorsa, çuvaldızı arkadaşına batır. Bu atasözü bir çok şeyi anlatmıyor mu? Üzerinde durulması gereken asıl mesele, işte budur! 

Söz beğendirmeler, ağır ifadeler kullanmanın hiç  kimseye faydası yoktur. 

Bu gibi eylemlerin nereye faydası olduğunu yazayım mı?  Fitne fesada fırsat tanıyıp, intikam ateşini durmadan harlayanlara. 

Eskiden vicdan vardı. Bu vicdan nereye gitti? Herhalde kendine yeni yaşam alanı buldu. 

Vicdan da ne yapsın? Bu keşmekeşlik içinde o da, kendini kaybetti. 

Merhametin varlığını bilmeyenlere, merhametin nasıl bir olgu olduğunu anlatmak zordur. Merhamette vicdan gibi kendini kaybetti. Anlattı, anlattı! Kimseye yaranamadı. 

Tahammül etmekle, insan ne kaybeder? Önce bu sorunun cevabını bulalım. 

Kaybetmek mi, kazanmak mı? Hangisi ağır basar? Mutlaka biri diğerinden daha ağır gelir. Ancak hangisi? Tahammül ederken, kim hangi özelliğini kaybediyor da, trafikte, yolda, sataşmadan geri duramıyor.

İki araç, birbirine çarptı. Her iki araç sürücüsü de araçtan indi. Birbirlerine ağza alınmayacak küfürler yağdırmaya başladı. Biri daha atik davranıp, diğer sürücünün boğazına yapıştı. Bir anda kavga kızıştı. Çevreden toplandılar. Ayırmak ne mümkün. Her ikisi de, ringe çıkmış gibi birbirlerine sarıldı. Neyse, konuyu fazla uzatmayalım. Birkaç görgü tanığının yüksek performansıyla iki sürücü ayrıldı. Biri kamyonuna, diğeri minibüsüne geçti.

Şimdi bu iki insana uygar diyebilir miyiz? Her ikisinin de tahammül sınırları bitmiş, yıpranmış. En küçük olayda saldırganlaştılar.

İşte böyle durumlarda tahammül göstermek, erdemliktir. Yapıcı olmak gerekir. Herkes yıkıcı olabilir. Ama yapıcı olmak, göründüğü kadar basit değildir. Kavga eden insanların ne kadar çirkin oldukları bir gerçektir. 

Hoşgörüyü yazmaya gerek var mı?!.