HAKİKİ DOST
Baba oğul aralarında tartışır. Baba; ikiden fazla gerçek dost bulunmayacağını savunurken, oğlu da, dostların çokluğunu savunur.
Aralarında hakiki dost, hakiki olmayan dost tartışması uzayıp gider. Dostun hakikisini anlamak için bir akşam bir koyun kesip çuvala koyarlar.
Baba oğluna dönerek; bu çuvalı al, dostuna götür.”
Delikanlı çuvalı sırtlanır ve dostunun kapısını çalar. Dostu kapıyı açar, çuvaldan sızan kanı görür görmez, kapıyı arkadaşının yüzüne kapatır. Zavallı delikanlı öylece orada kalır. Bir müddet sonra diğer dostlarının kapıların çalar, ne var ki hepsi kapıyı yüzüne kapatır.
Delikanlı üzgün, umutsuz bir şekilde babasının yanına döner.
Ve der ki; “haklıymışsın baba. Benim gerçek dostum yok. ”
Baba; “Benim bir dostum var. Çuvalı al, ona git.” der.
Genç adam, çuvalı tekrar sırtına alır. Baba dostuna gider. Baba dostu genci hemen içeri alır. Evin arka bahçesine giderler. Kanlı çuvaldaki koyunu, açtıkları kuyuya gömerler. Üzerini toprakla kapatıp, sarımsak dikerler.
Genç adam sevinç içinde babasının yanına gider. Olan biteni anlatarak; “Baba, işte dost buymuş.”
Babası itiraz ederek; “dost demek için daha erken. Yarın tekrar git kavga çıkart. İki tokat yzüüne at. İşte o zaman hakiki dost olup olmadığı anlaşılacak.”
Genç adam, babasının dediğini yapar. Dostun hakikisini, anlamak için babasının dostuna iki tokat atar. Baba dostu, genç adama; “babana, git söyle. Biz sarımsak tarlasını iki tokada satmayız.”
***
KİMSEYİ MEMNUN EDEMEZSİN
Zamanın birinde, yaşlı bir adam ile oğlu, yanlarına eşeklerini de alarak pazara gitmek için yola çıkar.
Adam ve oğlu, eşeğin yanında yürürken, yanlarından geçen bir köylü; “Siz aptal mısınız? Eşek binmek için değilse ne içindir?”
Bunun üzerine adam, oğlunu eşeğin sırtına bindirir ve yollarına bu şekilde devam ederler.
Ancak çok geçmeden, bir grup insanla karşılaşırlar. Grubun içinden biri, yüksek sesle konuşur: “Şu bencil çocuğa bakın! Babası yürürken, o eşeğe binmiş!”
Adam, bu sözler üzerine oğluna eşekten inmesini söyler ve bu kez kendisi biner.
Bir süre sonra, bir grup kadının yanından geçerler. Kadınlardan biri, adamın haline bakarak çıkışır: “Zavallı çocuk yürürken, sen koskoca adam olarak eşeğe binmeye utanmıyor musun?!”
Ne yapacağını bilemeyen adam, çaresizce oğlunu da eşeğe bindirir. Bu şekilde yollarına devam ederler. Derken, kasabaya varırlar. Çevredeki insanlar bu manzarayı görüp gülüşmeye, parmaklarıyla onları göstermeye başlar.
Adam, neden güldüklerini sorunca birisi şöyle der: “Koskoca adam ve koskoca çocuk, birlikte zavallı bir eşeğe binmeye utanmıyor musunuz?”
Bunun üzerine adam da, oğlu da eşekten iner. Ne yapacağını kara kara düşünmeye başlar.
Sonunda bir çözüm bulurlar. Eşeğin ön ve arka ayaklarını bağlayarak oduna bağlarlar. Baba önden oğul arkadan tutarak eşeği taşırlar.
Pazar yerindeki köprüden geçerken, kalabalığın alaycı bakışları altında yürürler. Ancak, eşeğin arka ayaklarını bağlayan ip gevşer. Bir çifte atan eşek, çocuğun omzundaki sırığın ucunu elinden kaçırmasına neden olur.
Eşek, köprüden suya düşer ve ön ayakları bağlı olduğu için canını kurtaramaz.
Olan biteni yaşlı gözlerle izleyen yaşlı adam; “Herkesi memnun etmeye çalışırsanız, sonunda kimseyi memnun edemezsiniz.”