Fatma Karahasanoğlu


GÜNLERDEN CUMA

Günlerden Cuma,  kurban bayramının birinci günü


                                            GÜNLERDEN CUMA 

 

                         Günlerden Cuma,  kurban bayramının birinci günü. Ne güzel bir gün. Hem Cuma günü hem de bayramın birinci günü.

Böyle tesadüf edip etmediğini hesaplamadım. Bizim evde, bayramlar güzel geçirdi. Bugünde güzel geçiyor. Eksikler çok fazla olunca, bayram biraz buruk geçiyor.

Anne, baba, büyükbaba, anneane olmayınca, bayram sevinci yarım oluyor. 

                         Hiç unutmadığım bir bayramı paylaşmak istedim. Büyükbabam dini vecibeleri yerine getirenlerdendi, desem mübalağa etmiş olmam.  Anneannemde büyükbabamdan farklı değildi. Bilhassa çocukları oldukça sever, bayram günleri yüzlerini güldürmek için ya şeker yada harçlık verirdi. 

Büyükbabam, kurbanını her zaman bahçede kestirirdi. Hissedarlar, eve gelerek, kurban etlerini alırdı. 

Yine böyle bir bayram günüydü. Kurbanlık dut ağacına bağlandı. Kasap Ahmet efendi oğluyla birlikte geldi. Hissedarlar, toplandı. 

Ahmet Efendi, büyükbabamın yanına gelerek; “hacı dayı, kurbanı kesmeye başlayayım mı? Gördüğüm kadarıyla hissedarlığın hepsi geldi.” Dedi. 

Büyükbabam olur anlamında başını salladıktan sonra dualarla kurbanın yanına gitti. Birkaç dakika kurbanın yanında kalıp dua edip başını uzun uzun okşadı. Bu arada gözlüklerinin arasından birkaç damla yaş akıp gitti. Her damla yaş, kasap Ahmet efendinin gözünden kaçmadı. Onun da gözleri sulandı. Bıçağını birkaç kez sildikten sonra besmeleyle kurbanın yanına gitti. Oğluna gereken talimatı verdikten sonra kesim işine başladı. 

Hissedarlardan biri anneannemin ağabeyisi Ali dayıydı. O da kurbanın yanına besmeleyle gidip yardım etti. Diğer hissedarlarda sırayla aynı hareketi yaptı. 

Büyükbabam dut ağacının arka kısmında olan biteni izliyordu. Arada bir gözlüğünü çıkartıp, mendiliyle gözlerini siliyordu. 

Anneannem, ayağında terlik elinde tepsiyle kurbanın yanına yaklaştı. Ahmet efendiden ortadan verilmek üzere et istedi. Ahmet efendi ne demek istediğini çok önce anlayıp, bir kenarda tuttuğu etleri tepsiye koydu. 

Anneannem, hızlı adımlarla eve koşup, eti tencereye pişmesi için koydu. Bir yandan masayı hazırladı. Ekmeği kesti, çay bardaklarını özenle masaya yerleştirdi, kaşıkları, çatalları, tabakları her birini ayrı ayrı masaya yerleştirdi. Arada bir karıştırdığı etin pişip pişmediğine de bakıyordu. Bu arada kaynayan suyla çayı demledi. Kapının önüne çıkıp, bir iki kez bitip bitmediğini sordu. 

Ali dayı, kardeşine bakıp, bitmek üzere olduğunu söyledi. 

Kurban hissedarları ellerini yıkayıp, masa etrafında toplandı. 

Anneannemin  mutluluğuna diyecek yoktu. Hizmette kusur etmedi. Her biriyle yakından ilgilenip, tabaklara kavurmayı özenle koydu. 

Çaylar yudumlanırken, anneannem dağıtılacak kurban etlerini eşit olarak ayırarak poşetledi. Hissedarlar masadan kalkmadan, anneannem beni yanına alarak, etleri dağıtmaya gittik.

Kurban bayramımız kutlu olsun.