DUYGU KARAHASANOĞLU


EY İNSAN

Hangi ara bu kadar; acımasız, merhametsiz, zalim olduk?!


                                EY İNSAN 

 

                  Hangi ara bu kadar; acımasız, merhametsiz, zalim olduk?!

Hangi ara bu kadar; katil, sabırsız, düşüncesiz olduk?!

Hangi ara bu kadar; hırsız, kıskanç, hak yiyen olduk?!

Bitmedi, daha bitmedi! 

Hangi ara bu kadar; iftira atan, yalan söyleyen, gıybet çeken, hak yiyen olduk?!

                Ey insan! Bir düşün; nereden geldin,  nereye gideceksin?

Bu dünya; oyun, oyalanma ve yalan dünya değil mi? Kim, dünya mallarını alıp ebedi hayatına götürdü. Dünyada elde edilen mal, mülk, unvan, makam, şan şöhret, para. Hepsi ama hepsi dünyada kalmıyor mu? Kim, bunlardan birini öldüğünde, alıp gidiyor? 

               Ey insan, Uyan! Ebedi yurdunda sana lazım olacaklara yönel. Gerisini bırak. Yaptığın hayır ve hasenatlarla anılacaksın. 

Her kim, bir başkasının hakkında yalan yanlış, iftiralarda bulunuyorsa, insanlığını kaybetmiş demektir.

                Ey insan, sana verilen ömür çok uzun değil. Bu verilen ömrü, iyi ameller yaparak geçir. Bir başkasına çamur atarak, bir başkasının hakkını yiyerek bu yalancı dünyada, ömrünü doldurma. 

İyi işler yap, ardından; “iyi insandı. Herkese yardım ederdi.” 

Gök kubbe altında hoş bir seda bırakarak git. Kul hakkıyla gitme. 

Sen, kul hakkı nedir, bilir misin? İmtihanların en ağırıdır. 

                 Ey insan, sana yakışan gibi hareket et. Bu zor değil. Kendi menfaatin için bir başkasının hakkına tecavüz etme.

Değerli okurlarım, bugünkü yazımı Mevlana’nın La Tahzen adlı şiirinin bir bölümüyle tamamlıyorum. 

La Tahzen (üzülme)

İnsanlar senin kalbini kırmışsa üzülme!
Rahman, “Ben kırık kalplerdeyim” buyurmadı mı?
O halde ne diye üzülürsün ey can?
Gündüz gibi ışıyıp durmak istiyorsan;
Gece gibi kapkaranlık nefsini yak!

 

“Derdim var” diyorsun;
Dert insanı Hak’ka götüren Burak’tır; sen bunu bilmiyorsun.
Sanma ki dert sadece sende var.
Şunu bil ki; sendeki derdi nimet sayanlar da var.

 

Kâinatın en uzak köşesi, senin içinde ufak bir nokta…
Ama sen bunun farkında bile değilsin.
Derdin ne olursa olsun korkma!
Yeter ki umudun Allah olsun.
Herkes bir şeye güvenirken;
Senin güvencen de Allah olsun.
Hiçbir günah, Allah’ın yüce merhametinden büyük değildir ama;
Sen yine de günah işlememeye bak!

 

Lâ tahzen! (Üzülme!)
Derdin ne olursa olsun bir abdest al, nefes gibi…
Ve bir seccade ser odanın bir kösesine, otur ve ağla,
Dilersen hiç konuşma…
O seni ve dertlerini senden daha iyi biliyor unutma.
Dua ederken O’na kırık bir gönülle el kaldır.
Çünkü Allah’ın merhamet ve ihsanı, gönlü kırık kişiye doğru uçar.
Sopayla kilime vuranın gayesi, kilimi dövmek değil, tozu kovmaktır.
Allah tozunu alıyor diye, niye kederlenirsin, Ey can?

Ne kötüdür insanın aklıyla yüreği arasında çaresiz kalması.
Ne kötüdür zamanın bir an kadar yakın,
Bir asır kadar uzak olması.
Ve bilir misin?
Ne acıdır insanın bildiğini anlatamaması.
“Ben”, deyip susması…
“Sen”. deyip ağlamaklı olması…
Eğer sen Hak yolunda yürürsen, senin yolunu açar, kolaylaştırırlar.
Eğer Hakk’ın varlığında yok olursan, seni gerçek varlığa döndürürler.
Benlikten kurtulursan o kadar büyürsün ki âleme sığmazsın.
İşte o zaman seni sana, sensiz gösterirler.