Şişman;? Kendi hikayelerimizi kendimiz yazdık.?

Şişman;? Kendi hikayelerimizi kendimiz yazdık.?

Kalandar Soğuğu oyuncusu Haydar Şişman, ´Ben bu resimde bunu anlatıyorum´ dediğiniz zaman resim yapmış olmanın bir anlamı yok. Resim, kendi kendisini tarif etmeli

Şişman;? Kendi hikayelerimizi kendimiz yazdık.?

 

Kalandar Soğuğu oyuncusu Haydar Şişman, ´Ben bu resimde bunu anlatıyorum´ dediğiniz zaman resim yapmış olmanın bir anlamı yok. Resim, kendi kendisini tarif etmeli

 

                  Haydar Şişman düşüncelerini dile getirirken, oyunculukla resim çizmenin aynı çizgi üzerinde olduğunu vurguladı. Şişman, ?Bizi ayakta tutan, diri tutan daima umuttur ve yaptığımız her işin daima umudu beslemesi gerekir." dedi.
 "Kalandar Soğuğu" filminin başrol oyuncusu Şişman´ın, son 2 yılda ürettiği resimlerinden oluşan "Esintiler" adlı sergisi, Pendik Mehmet Akif Ersoy Sanat Merkezinde sanatseverlerin beğenisine sunuldu.
 Şişman, daha önce 2 kişisel sergi açtığını, resim ve sinemanın birbirleriyle ilişkileri olan ve birbirini besleyen sanat akımları olduğunu söyledi.
Sinemayı "hareketli resimler topluluğu" olarak tarif eden Şişman, bütün sanatlarda olduğu gibi, resim ve sinemanın da insanların duygu dünyasına hitap ettiğini dile getirdi.
        Şişman, iki disiplinle ilgilenen bir sanatçının eserlerinde, o iki disiplinin paralelliklerinin fark edilebileceğini vurgulayarak, "Benim resimlerimde hissettiklerimle, ´Kalandar Soğuğu´ndaki hisler birbirine yakın. Her ikisi de zor, umuda bir kapı aralayan yaklaşımlardır. Ben zaten sanata böyle bakarım. Sanat, insanın tüm sorunlarını ela alamaz tabii ki ama ele aldığı boyutunu en doğru şekilde ifade etme, anlatma yoludur. Bizi ayakta tutan, diri tutan daima umuttur ve yaptığımız her işin daima umudu beslemesi gerekir. Ben resmin, sinemanın, romanın, şiirin bittiği yerde, izleyicinin veya okuyucunun onu kafasında devam ettirmesini ve iyi bir hikayeye dönüştürmesini arzu ederim." diye konuştu.
                ayrıntılara  çok önem verdiğini söyleyerek; ?Bizim kuşağımızın çocukluğunda becerilerimiz, doğaya bakışımız, eğlence alanlarımız bugünkü gibi değildi. Zaman geçirmek için bir şeyler yapmamız, bir şeyler okumamız gerekiyordu. Biz kendi oyuncaklarımızı kendimiz yaptık. Kendi hikayelerimizi kendimiz yazdık. Benim çocukluğumda tutkuyla okuduğum romanlar haftada bir basılıyordu. Ben de okuduktan sonra bir haftayı bekleyemediğimden kalemi, kağıdı alıp çizgi romanların devamını çizmiş, hikayeler yazmışımdır. Sanatın neredeyse bütün dallarını resimle birleştirmeye çalıştım. Öncelikle iyi bir insan olmaya çalışan biriyim. İyi insan olmak için de iyi işler yapmak gerektiğini düşünüyorum. Bunun mücadelesindeyim. Yani kendimi özel olarak bir yere koymuyorum. ´Şuyum´ ya da ´Buyum´ demiyorum. İnsanlığa iyi şeyler, güzel şeyler sunmak gibi bir derdi olan insanım. Bunun için de sanatı kullanıyorum. Resim, kendi kendisini tarif etmeli.
Sanat eserinde insanlar aslında kendi aradıklarını bulurlar. Yani ona bir şey tarif edilmez. ´Ben bu resimde bunu anlatıyorum´ dediğiniz zaman resim yapmış olmanın bir anlamı yok. Resim, kendi kendisini tarif etmeli. Eğer siz resmi anlatmaya kalkarsanız, sanatın başka bir alanına girersiniz. Edebiyata, şiire girersiniz. Bu yaptığınız sanatı zayıflatır. Resim kendi savunmasını kendisi yapmalıdır. Eğer bir ressam, resminin başına oturup onu 3 saat anlatıyorsa, o resimde problem vardır."